http://www.suleymaniyevakfi.org/arastirmalar/namazlarin-birlestirilmesi.html
ALINTI
ARAŞTIRMA
Namazların Birleştirilmesi
Öğle ile ikindinin ve akşam ile yatsının birlikte kılınabileceğine dair hadis-i şerifler vardır. Kur’an-ı Kerim’de de buna engel bir hüküm yoktur. Ayetler öğle ile ikindi vaktini birbirinden, kesin çizgilerle ayırmamaktadır.
فَاصْبِرْ عَلَى مَا يَقُولُونَ وَسَبِّحْ بِحَمْدِ رَبِّكَ قَبْلَ طُلُوعِ الشَّمْسِ وَقَبْلَ الْغُرُوبِ
“Onlar ne derlerse desinler sen katlan. Güneş doğmadan önce de batmadan önce de her şeyin en güzelini yapan Rabbine ibadet et.” ( Kaf 50/ 39)
Güneş doğmadan önce sabah namazı, batmadan önce de öğle ve ikindi namazları kılınır.
فَسُبْحَانَ اللَّهِ حِينَ تُمْسُونَ وَحِينَ تُصْبِحُونَ. وَلَهُ الْحَمْدُ فِي السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ وَعَشِيًّا وَحِينَ تُظْهِرُون
“Akşama girdiğiniz vakit ve sabaha erdiğiniz vakit Allah’a ibadet edin.Göklerde ve yerde yaptığı her şeyi en güzel yapmak ona hastır.Günün sonunda ve öğleye erdiğinizde ona ibadet edin.” (Rum 30/ 17-18)
Ayetlerde akşam ile yatsı vaktini ayıran açık ifadeler de yoktur.
فَاصْبِرْ عَلَى مَا يَقُولُونَ وَسَبِّحْ بِحَمْدِ رَبِّكَ قَبْلَ طُلُوعِ الشَّمْسِ وَقَبْلَ غُرُوبِهَا وَمِنْ آنَاء اللَّيْلِ فَسَبِّحْ وَأَطْرَافَ النَّهَارِ لَعَلَّكَ تَرْضَى
“Onlar ne derlerse desinler sen katlan; gece saatlerinin bir kısmında ve gündüzün uçlarında her şeyi en güzel yapan Rabbine ibadet et, böylece hoşnut olabilirsin.” (Taha 20/130)
“Akşama girerken ve sabaha kavuşurken Allah’a ibadet et.” (Rum 30/17)
أَقِمِ الصَّلاَةَ لِدُلُوكِ الشَّمْسِ إِلَى غَسَقِ اللَّيْلِ وَقُرْآنَ الْفَجْرِ إِنَّ قُرْآنَ الْفَجْرِ كَانَ مَشْهُودًا
“Namazı, Güneşin batıya kaymasından gecenin kararmasına kadar; bir de fecirdeki yoğunlaşma sırasında kıl. Fecirdeki yoğunlaşma gözle görülür.” (İsrâ 17/78)
Şu ayet, günde en az beş vakit namaz kılınması gerektiğini açıkça ifade etmektedir:
وَأَقِمِ الصَّلاَةَ طَرَفَيِ النَّهَارِ وَزُلَفًا مِّنَ اللَّيْلِ إِنَّ الْحَسَنَاتِ يُذْهِبْنَ السَّـيِّئَاتِ ذَلِكَ ذِكْرَى لِلذَّاكِرِين
“Gündüzün iki ucunda ve gecenin gündüze yakın zamanlarında namaz kıl. Doğrusu iyilikler kötülükleri giderir. Bu, öğüt kabul edenler için bir öğüttür.” (Hud 11/114)
Arap dilinde gündüz, güneşin doğuşu ile batışı arasındaki vakittir. İsra 17/78’de gündüzün birinci ucunun güneşin tepe noktasından batıya kayması, Kaf 50/ 39’da ikinci ucunun güneşin batmasından önceki vakit olduğu açıklanmıştır. Gecenin gündüze yakın zamanları ise en az üç zamandır. Çünkü Arapça’da çoğul kelime en az üçü gösterir. Bu vakitler, güneşin doğmasından önceki vakit ile batmasından sonraki vakittir. Taha 20/130’da, güneşin doğmasından önceki vakit, Rum 30/ 17’de akşama erdiğimiz vakit zikredilmiştir. Peygamberimizin uygulamasında güneşin batmasından sonra kılınan akşam namazı ile batı ufkundaki beyazlığın kaybolmasından sonra kılınan yatsı namazı olmak üzere iki vakit akşam üzeri kılınan namaz olarak açıklanmıştır. Böylece bu son âyet, beş vakit namazı göstermiş olmaktadır.
Şu âyet de namazların en az beş olması gerektiğini gösterir:
حَافِظُواْ عَلَى الصَّلَوَاتِ والصَّلاَةِ الْوُسْطَى وَقُومُواْ لِلّهِ قَانِتِينَ
“Namazlara ve orta namaza özen gösterin; Allah’ın huzurunda saygıyla durun.” (Bakara 2/238)
Namazlar diye tercüme edilen “salavât” “salat”ın çoğuludur. Arapça’da çoğullar en az üç şeyi gösterdiğinden savât, en üç namaz demek olur. Bir de orta namaz emredildiği için üçten sonra ortası olan ilk sayı beştir. Bu sebeple namazların en az beş vakit olması, bu âyetin de gereğidir. İbn Abbas radiyellahu anh’in bildirdiğine göre Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem namaz vakitleri konusunda şöyle buyurmuştur:
“Cebrail Kâbe’nin yanında bana iki kere imamlık yaptı. Birincisinde öğle namazını, gölgeler bir ayakkabı kayışı kadar iken kıldırdı. Sonra her şeyin kendi gölgesi kadar olduğu zaman ikindiyi kıldırdı. Güneşin battığı ve oruçlunun iftar ettiği saatte akşam namazını kıldırdı. Şafağın kaybolduğu saatte de yatsıyı kıldırdı. Sabah namazını da tan yerinin ağardığı, oruç tutana yemenin içmenin yasak olduğu saatte kıldırdı.
Cebrail ikinci kez imamlık yaptığında öğle namazını, dünki ikindi vaktinde, her şeyin gölgesinin kendi boyu kadar olduğu vakitte kıldırdı. İkindiyi, her şeyin gölgesi kendinin iki katı olduğu vakitte kıldırdı. Sonra akşam namazını ilk günkü vaktinde kıldırdı. Son yatsı namazını gecenin üçte biri geçmekte olduğu sırada kıldırdı. Sabah namazını da ortalık aydınlandığı sırada kıldırdı. Sonra Cebrail bana döndü ve dedi ki, «Ya Muhammed, bu senden önceki peygamberlerin ibadet vaktidir. İbadet vakti bu iki vaktin arasıdır.[1]”
I- NAMAZLARI BİRLEŞTİRME İLE İLGİLİ HADİS-İ ŞERİFLER
A- Yolculukta Birleştirme
Enes b. Malik radiyellahu anh, Resulullah sallallahualeyhi ve sellem’in öğle ile ikindiyi ve akşam ile yatsıyı yolculukta birleştirdiğini söylemiştir.[2]
Ebu Tufeyl diyor ki; Muaz b. Cebel radiyellahu anh şöyle dedi: “Tebuk savaşında Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem ile birlikte çıktık. Öğle ile ikindiyi bir, akşam ile yatsıyı da bir kılardı. «Neden böyle yaptı?» dedim. Dedi ki; «Ümmetini sıkıntıya sokmak istemedi.»[3]“
İbni Abbas (RA) dedi ki; “Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem yolculuk halinde iken öğle ile ikindiyi birleştirirdi. Akşamla yatsıyı da birleştirirdi”[4].
Abdullah b. Abbas dedi ki; Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem yaptığı bir yolculukta, Tebuk savaşında namazı birleştirmiştir. Öğle ile ikindiyi, akşam ile yatsıyı bir kılmıştır.
Hadisin ravisi Saîd b. Cübeyr diyor ki, İbni Abbas’a, “Onu buna zorlayan neydi ?” diye sordum. Dedi ki: “Ümmetini sıkıntıya sokmamak istedi.”[5]
a – Cem-i takdim ve cem-i te’hir
Cem-i takdim, öğle ile ikindinin öğle namazı vaktinde, akşam ile yatsının akşam namazı vaktinde; cem-i tehir de öğle ile ikindinin ikindi namazı vaktinde, akşam ile yatsının da yatsı namazı vaktinde kılınmasıdır.
Küreyb, İbni Abbas radiyellahumâ’dan şunu rivayet ediyor: «Size Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem’ın seferdeki namazından bahsedeyim mi?» dedi, «Elbette» dedik. Şunu anlattı: «Konak yerinde iken güneş batıya kayar (öğlen vakti girer) ise binmeden öğle ile ikindiyi birleştirirdi. Konak yerinde iken güneş batıya kaymamışsa ikindiye kadar yürür, iner, öğle ile ikindiyi birleştirirdi. Konak yerinde iken güneş batarsa akşam ile yatsıyı birleştirirdi. Güneş batmamışsa biner, yatsı oluncaya kadar yürür ve iner ikisini birleştirirdi.»[6]
Muaz b. Cebel (RA)’dan şu rivayet edilmiştir: Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, Tebuk savaşında güneşin kaymasından önce hareket ederse öğleyi birleştirmek için ikindiye kadar geciktirir, ikisini birlikte kılardı. Güneşin kaymasından sonra hareket ederse öğle ile ikindiyi birlikte kılar, sonra yola devam ederdi. Akşam namazından önce yola çıkarsa akşamı yatsıyla birlikte kılmak için geciktirirdi. Akşam namazından sonra yola çıkacak olursa yatsıyı öne alır akşamla birlikte kılardı.[7]
Aişe (R.Anha); Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in yolculuk sırasında öğleyi geciktirip ikindiyi öne aldığını, akşamı öne alıp yatsıyı geciktirdiğini söylemiştir.[8]
b- Öğle ile ikindinin birleştirilmesi
Enes b. Malik radiyellahu anh dedi ki: “Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem güneşin batıya kaymasından önce yola çıkarsa öğleyi ikindi vaktine erteler, sonra iner ikisini birlikte kılardı. Yola çıkmadan güneş kayarsa öğleyi kılar, sonra binerdi.”[9]
Ebu Kılâbe, İbni Abbas’ın şöyle dediğini rivayet ediyor: «Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem bir yerde konaklar ve orası hoşuna giderse öğleyi geciktirerek ikindiyle birleştirirdi. Yürürde konak yeri bulamazsa konak yerine gelinceye kadar öğleyi geciktirir öğle ile ikindiyi birleştirirdi.»[10]
c – Akşam ile yatsının birleştirilmesi
Cabir b. Abdullah radiyellahu anhuma dedi ki: “Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem güneş battığı sırada Mekke’den çıktı. Serif’e gelinceye kadar namaz kılmadı. [11] Orası Mekke’ye 10 mil mesafededir.”[12]
Ondan ikinci bir nakil de şöyledir: “Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Serif’de iken güneş battı. Mekke’ye gelinceye kadar namaz kılmadı.”[13].
Ömer b. Ali babasından, O da dedesinden şunu rivayet etmiştir: «Ali radiyellahu anh güneş batıp ortalık kararıncaya kadar yürürdü; sonra iner akşam namazını kılar, arkasından da yatsıyı kılardı. Sonra da “Ben Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in bu şekilde yaptığını gördüm” derdi.»[14]
Nafi’, İbni Ömer radiyellahu anhümânın akşam ile yatsıyı şafak kaybolduğunda birleştirdiğini ve şöyle dediğini rivayet etmiştir: «Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem yolculukta acelesi olduğu zaman akşamla yatsıyı birleştirirdi.»[15]
İsmail b. Abdurrahman dedi ki: «İbni Ömer’e Hıma’ya kadar arkadaşlık ettim. Güneş batınca ona namazı hatırlatmaktan çekindim. Ufuktaki beyazlık ve yatsının alaca karanlığı kaybolunca konakladı, akşamı üç rekat kıldırdı Sonra da iki rekat kıldırdı[16]. Sonra dedi ki: “Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in böyle yaptığını gördüm.”»[17]
Nafi’den gelen bir rivayet şöyledir: «İbni Ömer radiyallahu anhümâdan Safiyye’nin imdadına yetişmesi istendi. O da hemen o akşam üç günlük yola çıktı. Akşama kadar yürüdü. “Namaz!” dedim, dönüp bakmadı, yürüdü. Karanlık çökünceye kadar devam etti. Salim veya bir başkası “Akşam oldu! Namaz!” dedi. Dedi ki: “ Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem yolculukta acele gitmesi gerektiğinde bu iki namazı birleştirirdi. Ben de birleştirmek istiyorum. Yürüyün!” şafak kayboluncaya kadar yürüdü, sonra ikisini birleştirdi.»[18]
Nafi dedi ki: «İbni Ömer iki namazı bir kere birleştirmiştir. Eşi Ebu Ubeyd kızı Safiyye’nin hasta olduğu haberi geldi. İkindiyi kıldıktan sonra ağırlıklarını almadan yola çıktı. Akşam namazı vakti oluncaya kadar süratle yürüdü. Arkadaşlarından birisi “Namaz!” dedi. Ona cevap vermedi. Sonra bir başkası dedi. Ona da cevap vermedi. Üçüncü biri konuşunca “Ben Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’i gördüm. Yolculukta acelesi olduğu zaman iki namazı birleştirmek için bu namazı geciktirirdi. dedi.” [19].
Ebû Zübeyr dedi ki: «Cabir’e Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem akşam ile yatsıyı birleştirmiş midir diye sordum “Evet” dedi. “Beni Mustalik[20] savaşı sırasında yaptı.»
Amr b. Şuayb babasından dedesinin şöyle dediğini rivayet etmiştir: “Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Beni Mustalik savaşında iki namazı birleştirmiştir.” [21]
Abdullah b. Mes’ud radiyellahu anh şöyle dedi: “Cem’de[22] kıldığı bir yana, Resulullah sallallahu aleyhi ve sellemi görmedim ki, bir namazı vaktinde kılmasın. Cem’de akşamla yatsıyı, birleştirmişti. Ertesi günün sabah namazını da vaktinden önce kılmıştı.”[23].
d – Ezan ikamet ve arada kılınan nafile namaz
Abdurrahman b. Zeyd diyor ki; «Abdullah b. Mes’ud’la birlikte Mekke’ye çıktık. Sonra Cem’e geldik. Herbiri için bir ezan ve ikamet ile iki namaz kıldırdı. Akşam yemeği ikisinin arasında yendi. Sabah namazını tanyeri ağardığı an kıldırdı. Biri tanyeri ağardı, diğeri de ağarmadı diyordu. Sonra şöyle dedi; “Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki bu iki namaz, akşamla yatsı, burada vakitlerinin dışına çıkarılmıştır. Yatsının son vakti girmeden insanlar Cem’e ulaşmaz. Sabah namazı da bu saattedir. Ortalık aydınlanıncaya kadar vakfe yaptı. Sonra dedi ki; Emir’ül-müminîn şimdi yola çıksaydı sünnete uymuş olurdu. ”»[24]
Abdullah b. Malik dedi ki, Cem’de İbn Ömer ile birlikte namaz kıldım. İkamet getirdi, akşam namazını üç rekat kıldı, sonra yatsı namazını bir tek ikemetle iki rekat kıldı[25].
Saîd b. Cübeyr ve Abdullah b. Malik dediler ki, Akşam ve yatsıyı, İbn Ömer ile Müzdelife’de bir tek ikametle kıldık[26].
Said b. Cübeyr dedi ki, İbn-i Ömer ile birlikte aşağı indik. Cem’e varınca bize akşam ve yatsıyı bir ikametle üç ve iki (rekat) kıldırdı. Geriye dönünce dedi ki, «Resulüllah sallallahu aleyhi ve sellem bu yerde bize böyle namaz kıldırdı.»[27]
İbni Ömer (R.Anhüma): Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’in Müzdelife’de akşam ile yatsıyı birleştirdiğini, bir tek ikametle akşamı üç rek’at, yatsıyı iki rek’at kıldığını haber verdi[28].
Abdullah b. Ömer radiyellahu anhüma şöyle dedi: Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Müzdelife’de akşam ile yatsıyı her biri için bir ikamet alarak birleştirdi. İkisinin arasında da bunlardan birinin arkasında başka namaz kılmadı.[29]
Küreyb, Üsame b. Zeyd (R.Anhüma)’dan şunu işitmiştir: Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Arafât’tan hareket etti, Şi’b’e geldi. İdrarını yaptı, yıkandı ama abdest almadı. Ona “Namaz!” dedim. “Namaz ileride” buyurdu. Müzdelife’ye gelince güzelce abdest aldı, sonra kamet getirildi ve akşam namazını kıldırdı. Sonra herkes olduğu yere devesini yatırdı. Sonra ikamet alındı ve namaz kıldırdı. İkisi arasında namaz kılmadı[30].
B- Yolculuk Dışında Birleştirme
İbni Abbas (R.Anhüma) şöyle dedi: “Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem öğle ile ikindiyi ve akşamla yatsıyı birleştirdi. Ne korku vardı, ne yolculuk.[31]“
İbni Abbas (R.Anhüma) şöyle dedi: “Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem Medine’de öğle ile ikindiyi birlikte kıldırdı. Ne korku vardı, ne yolculuk.”
Hadisin ravilerinden Ebu’z-Zubeyr dedi ki, Saîd b. Cubeyr’e, ”O bunu niye yaptı?” diye sordum. Dedi ki; İbni Abbas’a senin bana sorduğun gibi sordum, şöye dedi; «İstedi ki, ümmetinden kimseye sıkıntı vermesin.»[32]
İbni Abbas şöyle dedi: «Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem Medine’de öğle ile ikindiyi akşamla yatsıyı birleştirdi. Ne korku vardı, ne yağmur.»
(Hadis ravilerinden Veki’i şu ilavede bulunmuştur) İbni Abbas’a dedim ki; “Bunu niye yaptı?” Şöyle dedi: «Ümmetini sıkıntıya sokmamak için.»
Ebû Muaviye’nin rivayetinde de şu vardır: İbni Abbas’a dendi ki, “Bununla maksadı neydi?“ Şöyle dedi: “İstedi ki, ümmetini sıkıntıya sokmasın.”[33]
Amr, Cabir b. Zeyd’in İbni Abbas’tan şöyle bir rivayette bulunduğunu söylemiştir : “Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem ile birlikte sekiz rek’at bir arada, yedi rek’at bir arada kıldım.”
Dedim ki; “Ebu’ş-Şa’sa! herhalde öğleyi geciktirdi ikindiyi öne aldı. Akşamı geciktirdi yatsıyı öne aldı.” O, «Bende öyle zannediyorum.» dedi.[34]
İbni Abbas (R.Anhüma) şöyle dedi.: «Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Medine’de yedi ve sekiz kıldırdı. Öğle ile ikindiyi ve akşam ile yatsıyı» [35]
Akşam ile yatsı birleşince yedi, öğle ile ikindi birleşince sekiz rek’at olur.
Abdullah b. Şakîk diyor ki; Abdullah ibni Abbas birgün ikindiden sonra bize konuşma yaptı. Güneş battı, yıldızlar ortaya çıkmaya başladı. İnsanlar ona; «Namaz! Namaz!» diye seslendiler. Benû Temîm’den bir adam geldi, ciddi ve dimdik bir şekilde «Namaz! Namaz!» (dedi.) İbni Abbas dedi ki; «Sünneti bana mı öğretiyorsun be anasız.» Sonra şöyle devam etti: Ben Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellemin öğle ile ikindiyi ve akşam ile yatsıyı birleştirdiğini gördüm.»
Abdullah dedi ki; «Bu benim içimi kemirdi. Ebu Hureyre’ye gittim ve sordum; onun sözünü tasdik etti.»[36]
Müslim’in ibni Abbas’tan yaptığı bir diğer rivayet şöyledir:
“Biz Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem zamanında iki namazı birleştirirdik.”[37]
II- MEZHEBLERİN GÖRÜŞLERİ
İlim adamlarının çoğuna göre, sefer sırasında iki namaz bir arada, bunlardan birinin vaktinde kılınabilir. Bunlar arasında Saîd b. Zeyd, Sa’d, Üsame, Muaz b. Cebel, Ebu Musa, İbn Abbas ve İbn Ömer vardır[38]. Tavus, Mücahid, İkrime, Malik, Sevrî, Şafiî, İshak, Ebu Sevr ve İbn ‘ül-Münzir de böyle demişlerdir.
el-Hasen (el-Basrî), ibn Sîrîn ve Hanefîlere göre namazlar yalnızca Arefe günü Arafat’ta ve Müzdelife gecesi Müzdelife’de birleştirilebilir. İbn’ül-Kasım’ın Malik’ten rivayeti ve tercihi de böyledir. Onlara göre namaz vakitleri tevatürle sabit olduğu için haber-i vahid ile terk edilemez[39].
Zahirî mezhebi de Arafat ve Müzdelife dışında namazları birleştirmeyi kabul etmez. Caferî Mezhebi’ne göre namazlar her zaman birleştirilerek kılınabilir. Hanbelî ve Mâlikî mezhebleri bu iki görüşün ortasında yer alır.
A- YALNIZ ARAFAT VE MÜZDELİFE’DE BİRLEŞTİRME
Bu Hanefî ve Zahirî Mezheplerinin görüşüdür.
a- Hanefî Mezhebi
Hanefî mezhebine göre yolculukta, öğle ile ikindi ve akşam ile yatsı, bunların birinin vaktinde birleştirilerek kılınamaz Ancak yolcu, birinci namazı vaktinin sonunda ikinciyi de vaktinin başında kılıp namazları fiilî olarak birleştirebilir. Çünkü Buhari ve Müslim, İbn Mes’ud radiyellahu anh’ın şu sözünü rivayet etmişlerdir: «Resulullah sallallahu aleyhi ve sellemi görmedim ki, bir namazı vaktinde kılmasın. Sadece Cem’de [40]akşamla yatsıyı birlikte kıldı. Bir de ertesi günün sabah namazını vaktinden önce kıldı.”[41]
Yani Resulüllah sallallahu aleyhi ve sellem o gün (sabah namazını), her zaman kıldığı vakitten önce, ufuk henüz yeni aydınlanırken (ğales), kılmıştı. Araftta birleştirme meşhur olduğu için, İbn Mes’ûd ona değinmemiş olmalıdır.
Ta’rîs gecesi[42] ile ilgili Müslim’de geçen şu hadis de konunun delilidir: “Uykudayken kusur olmaz. Asıl kusur, bir namazı ikincinin vakti girinceye kadar kılmayanın kusurudur.”[43]
Enes’in rivayet ettiği şu hadis yukarıdaki iki hadise zıttır. “Resulüllah sallallahu aleyhi ve sellem yolculukta acelesi olduğu zaman öğleyi ikindinin ilk vaktine erteler ikisini bir kılardı. Akşam namazını da şafak kaybolunca kılmak için ertelerdi.”
İbn Ömer’den gelen şu hadise de zıttır. “Resulüllah sallallahu aleyhi ve sellem, yolculukta acelesi oldu mu akşamla yatsıyı şafak kaybolduktan sonra birleştirirdi.”
Ravî’nin daha fakih olması ve ihtiyata uygun bulunması sebebiyle İbn Mes’ud’un hadisi tercih edilir ve çelişkili durumda ona öncelik tanınır.
Çelişkiyi gidermek için İbn-i Ömer’in rivayet ettiği hadiste geçen şafak, kırmızı şafak kabul edilir. Çünkü şafak kelimesi hem akşam batı ufkunda bir süre devam eden kırmızılık için hem de onu çevreleyen beyazlık için kullanılır. Bu da bizim dediğimiz gibi birleştirmenin ta kendisi olur. Yani yolcu vaktin sonunda iner, o vaktin namazını kılar. İkinci namazı da kendi vaktinin başında kılar.
Birleştirme ile ilgili hadislerde bir birine ters şeyler vardır. Onlardan birinde İbni Abbas radiyellahu amhumâ’dan şu rivayet edilir: «Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem Medine-i Münevvere’de öğle ile ikindiyi ve akşamla yatsıyı birleştirdi. Ne korku vardı, ne yağmur.» İbni Abbas’a «Böyle yapmakla neyi kasdetti?» diye soruldu. «Ümmeti sıkıntıya sokulmasın, istedi.» dedi.
Böyle bir durumda birleştirmenin caiz olacağına dair ne bizim ne de öbürlerinin görüşü vardır. Ya Ta’rîs gecesi hadisi buna açıkça muhalifken durum ne olur?[44]
Hacılar Arafat’ta öğle ile ikindiyi öğle vaktinde kılabilirler. Bunun için bir ezan okunur iki ikamet getirilir. İki farz namaz arasında nafile kılmamak evladır. Eğer kılarsa mekruh olur ve ikindi için de bir ezan okumak gerekir.
Ebu Hanife’ye göre Arafat’ta namazları birleştirebilmek için her iki namazı da halife veya onun görevlendireceği kişiyle birlikte kılmak ve ihramlı olmak gerekir. İmameyn bunu şart koşmaz.
Hacılar akşamla yatsıyı Müzdelife’de, yatsı namazı vaktinde bir ezan ve bir ikametle birleştirirler.[45]
b- Zâhirî Mezhebi
Zahirîlere göre öğle ile ikindinin ve akşam ile yatsının ortak olduğu bir vakit yoktur. Arafat ve Müzdelife’deki durum o güne, o geceye ve o iki yere hastır.
Öğle ile ikindi ve akşam ile yatsı, zaruret olsun olmasın her zaman şu şekilde birleştirilebilir: Öğle namazına kendi son vaktinde başlanır, ikindi vakti girdiği sırada selam verilir. Sonra ikindi ezanı okunur, kamet getirilir ve ikindi kılınır. Akşam namazına da kendi son vaktinde başlanır, selam verilir, yatsı vakti de girmiş olur. Sonra ezan okunur kamet getirilir ve yatsı kendi vaktinde kılınır. Böyle yapılınca bütün hadislere uygun davranış sergilenmiş olur.
Namazları birleştirme ile ilgili en sahih hadisi Abdullah ibni Abbas rivayet etmiştir. «Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem bize öğle ile ikindiyi, akşam ile yatsıyı bir arada kıldırdı. Ne korku vardı ne yolculuk.» İbni Abbas’a bununla maksadı neydi, diye soruldu. Dedi ki: “Ümmetini sıkıntıya sokmak istemedi.”
Bizim anlattığımız şekilde yapılacak birleştirmenin bu hadisle de çelişen bir yanı yoktur.[46